logo

Terörün İslami Referansı Olur mu?

Terörün İslami Referansı Olur mu?

Terörün İslami Referansı Olur mu-kamumemurlar.com

Terörizmin kıvılcımı olan radikalleşmeyi nasıl önleyeceğiz? Çocuklarımızın şiddet ve vahşet sarmalına kapılmasını, örgütlerin ağına düşmesini nasıl engelleyeceğiz?

Konumuz neden İslami radikalizm? Radikalizmin tek çeşidi dini radikalleşme değil, dünyadaki terör örgütlerinin büyük çoğunluğu siyasi ve ideolojik radikalleşme sonucunda doğmuştur. Dini radikalleşmenin tek çeşidi de İslami radikalleşme değil, yüzlerce yıl önce olmuş Haçlı seferlerine kadar da gitmeye gerek yok. Bugün Amerika’dan Avrupa’ya dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren ve ‘beyaz ırkın üstünlüğüne’ inanan gruplar, zencilerden daha üstün olduklarına dair inanışlarını İncil’in çarpık yorumlarıyla ortaya çıkan dini referanslara dayandırırlar. Ancak günümüz dünyasının realitesi, İslami radikalleşmenin çok daha hızlı bir şekilde İslam dininde hiçbir şekilde yeri olmayan terörizme dönüşebildiği. Ve bu realite evimize, ülkemize maalesef çok yakın.

EVİMİZİ TEHDİT EDEN YANGIN

Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da her gün görülen akıl almaz dehşet manzaraları, bölgemizin daha uzun süre bu şiddet sarmalından kurtulamayacağına işaret ediyor. Ve maalesef ateş ülkemize de sıçrıyor. IŞİD bağlantılı intihar bombacıları tarafından 5 Haziran’da Diyarbakır’daki HDP mitingine düzenlenen bombalı saldırıda 5, 20 Temmuz’da Şanlıurfa Suruç’ta bir gençlik organizasyonuna düzenlenen bombalı saldırıda 34 vatandaşımız öldü. Son olarak cumartesi günü Ankara’da barış mitingine düzenlenen, 99 vatandaşımızın öldüğü saldırıyı yapan intihar bombacılarının da IŞİD bağlantılı olduğundan şüpheleniliyor. Ölenlerin yanında tüm bu saldırılarda yüzlerce vatandaşımız yaralandı. Ülkemizden sadece IŞİD terör örgütüne 1300 civarı katılım olduğu tahmin ediliyor. Bunun yanında yıllardır El Kaide başta olmak üzere başka örgütlere de katılımlar var. Aileler tedirgin, evlatlarını bu yangına kaptırmamak için uğraşıyorlar, ama ne yapacaklarını, nasıl önleyeceklerini bilemiyorlar.

TERÖRİZMİN KIVILCIMI RADİKALİZM

Türkiye’de özellikle terör örgütü IŞİD’e karşı operasyonlar yapılıyor, geçtiğimiz haftalarda Suriye’de IŞİD’e ait hedeflerin vurulmasında uluslararası koalisyonla birlikte hareket edilmeye başlandı. Rusya’nın Suriye’yi başta IŞİD olmak üzere radikal dinci örgütlerden temizlemek için ülkeye cephane yığması ve hava saldırıları başlatmasıyla tüm dünyanın gözleri yeniden bu meseleye çevrilmiş durumda. Ancak terörle mücadelenin çok önemli bir parçası da terörü doğuran ana etken olan radikalleşme ile mücadele. Şu soruyu her gün kendimize sormamız gerekiyor. Bu ateşin evimize düşmesini, çocuklarımızın dini duygularının sömürülerek bu şiddet ve vahşet sarmalına kapılmasını, İslam adına savaştıklarını iddia eden ama İslam’ın temel prensiplerinin her birine karşı gelen bu örgütlerin ağına düşmesini nasıl engelleyeceğiz?

Terörizmin kıvılcımı olan radikalleşmeyi nasıl önleyeceğiz? Tüm bu soruların cevaplarını 4 gün boyunca psikolog, terör uzmanı ve din bilimcilerle konu- şarak arayacağız. İslami radikalleşmenin sebeplerini ve yöntemlerini inceleyerek bu sürecin bilimsel bir fotoğrafını çekeceğiz. Ve nasıl mücadele edileceğini öğrenecek, dünyadan örnekler inceleyecek, toplum ve devlet olarak çağımızın en büyük tehditlerinden birini nasıl bertaraf edeceğimizi tartışacağız.

TERÖRÜN DİNİ REFERANSI OLUR MU?

İslam adına hareket ettiklerini söyleyen örgütler aslında en büyük zararı adına savaştıklarını iddia ettikleri dine veriyorlar. Referanslarını, meşruiyetlerini, işledikleri cinayetlerin, saçtıkları vahşetin gerekçelerini İslam’a bağlıyorlar, adı aslen ‘barış’ anlamına gelen bir dinin ağza alınmayacak vahşetlerle anılmasına yol açıyorlar. Bu örgütler ortaya çıktığından beri hepimiz böylesine barışçıl bir dinden, böylesine korkunç bir vahşete nasıl gerekçe bulunabildiğini merak ediyoruz. İlahiyatçı Mehmet Akif Ersoy, IŞİD gibi örgütlerin, İslam’ın temel kaynaklarını istismar ettiğini belirtiyor.

İslami radikalizm konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından Prof. Mehmet Ali Büyükkara, dünyadaki diğer Müslümanlar hangi kaynakları referans alıyorsa, bu örgütlerin de aynı kaynakları referans gösterdiğini belirtiyor: “Kuran, sünnet dediğimiz Hz. Peygamber’in söz ve davranışları ve fıkıh dediğimiz geçmiş fetvalara dayanıyorlar.” Peki aynı kaynaklara dayanılmasına rağmen nasıl böyle bir vahşet görüntüsüyle karşılaşmak mümkün oluyor? Hangi ayet, hangi sure böyle bir vahşete izin verebilir? Kafa kesme, intihar saldırısı, diri diri yakma dinen nasıl olur da açıklanabilir? “Kuran ve sünneti bütüncül okumuyorlar. Kuran’ın içinden bir ayeti cımbızlayarak aldığınızda veya Hz. Peygamber’in bir hadisini tek başına okuyarak kapsamının, ifade ettiği anlamın, geliş sebebinin tamamen dışına çıkardığınızda, oradan bir hüküm, bir fetva üretirseniz bu parçacı bir yaklaşım olur. Parçacı okumalar sonucunda tamamen yanlış, surenin özüyle taban tabana zıt, hiçbir ilgisi olmayan tehlikeli anlamlar çıkarıyorlar. Bu mantıkla sadece terörizme değil, din ile hiçbir alakası olmayan her türlü yanlış davranışa referans bulabilir, her türlü sapkınlığı kendinizce meşrulaştırabilirsiniz.”

‘KAFİRLERİ BULDUĞUNUZ YERDE ÖLDÜRÜN’

Bir örnek vermesini istediğimde, bu konu tartışılırken sık sık gündeme gelen “Kafirleri bulduğunuz yerde öldürün” ayetini gösteriyor: “Bu ayet Kuran’da Tevbe Suresi’nde 2 yerde geçmektedir. Bunu bağlamından kopuk olarak alırsanız, her inanmayanı istediğiniz yerde öldürün anlamı çıkar. Ancak bununla uzaktan yakından alakası yoktur. Bütüncül olarak bakmamız gerekir. Her ayetin bir anlamı, bir bağlamı, bir iniş sebebi vardır. Söz konusu ayet; Hz. Peygamber Mekkeliler ile savaş halindeyken, Müslümanların kendilerini savunabilmeleri, kendilerine saldıranlara karşı canlarını koruyabilmeleri için indirilmiştir. Bunu dikkate almadan okursanız, bütün zamanlarda bütün mekanlarda geçerli bir hüküm olarak alırsanız tamamen yanlış okumuş olursunuz. Bu ayet hangi sebeple, hangi amaçla indi, ilk bu ayetle muhatap olan insanlar bunu nasıl algıladı? Bunları anlamak için bir akıl yürütme gereklidir. Geçmiş fetvaları açıp oradaki hükümleri direkt bugüne taşıma da benzer sonuç- ları ortaya çıkarmaktadır. Akıl yürütmeden yoksun olarak, sadece metin merkezli bakılırsa da son derece yanlış, sapkın ve tehlikeli anlamlar ortaya çıkıyor.”

SELEFİLİK

Bu yaklaşım terör örgütlerinin ve radikal grupların mensubu oldukları Selefi anlayışın temelinde yatıyor. Selefiliği Prof. Büyükkara’dan dinleyelim: “Tohumlarını 14. yüzyılda yaşayan İbn-i Teymiyye’nin ektiği Selefi anlayışın 2 temel özelliği vardır. Akli çözümlemelerden uzak durma yani bahsettiğimiz Kuran’ın ve sünnetin sadece metin merkezli okunması birinci özelliğidir.” İbn-i Teymiyye’nin İslam büyüklerinin anıtmezarlarına ve türbelere yapılan ziyaretleri ‘Allah’tan başkasına tapınma’ olarak nitelendirmesi de bu anlayışın bir uzantısı. IŞİD terör örgü- tünün ele geçirdiği bölgelerdeki türbeleri yok etmesinin altında yatan neden de bu. Büyükkara Selefiliğin ikinci temel özelliğini ‘dışlamacılık’ olarak tanımlıyor. Dışlamacılık, bu örgütlerin öne çıkan özelliği olan Şii düşmanlığının arkasındaki tüyler ürpertici anlayış: “Selefiler kendilerini dinin tek doğru takdimi ve tek gerçek temsilcisi olarak görürler. Sünnilik dışındaki Şiilik gibi mezhepler zaten bir kenara, Sünnilik içindeki Hanefilik veya Maturidilik gibi mezhepleri bile Sünni saymazlar. Onları doğru inançtan sapmış olarak görürler. Şiileri ise kafir olarak gördükleri Yahudi ve Hristiyanlardan yani Ehl-i Kitap olan dinlerin mensuplarından bile aşağı görürler, çünkü bu dinlerin Kuran’da bir statüsü vardır. Ama Şiiler onlara göre Müslüman iken şirke düşmüş kişilerdir ve mutlaka öldürülmeleri gerekmektedir.” İslam dünyasının büyük çoğunluğunda hüküm süren Moğolların, Müslümanlığa geçmelerine rağmen devlet yönetiminde İslam hukuku yerine kendi geleneksel hukuk sistemlerini uyguladıkları bir dönemde yaşayan İbn-i Teymiyye, Moğolları bir cahiliye devleti içinde yaşamakla suçlayarak Müslüman olamayacaklarını iddia etti. “İslam inanç sistemine katıldıklarını söyleseler bile İslam hukukunu çiğneyen her Müslüman grupla savaşılması gerektiğine” dair fetvası ve tekfirci (kendi gibi inanmayanı kafir ilan etme) anlayış bugün IŞİD ve El Kaide dahil Selefi anlayışla hareket eden grupların temel ilham kaynağı.

Kaynak: Habertürk

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » »
#

SENDE YORUM YAZ

1+7 = ?

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

Etiketler:, , , , , , , , , , , , , , , , , ,