Son Dakika
6.dönem toplu sözleşme metni karşılıklı mutabakat sonucunda imzalanarak 1.1.2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere Resmi Gazete’de yayımlandı. Toplu sözleşme metni incelendiğinde hizmet kolları arasındaki ücret dengesizliğinin giderek arttığı ve bu durumun kurumlar arası ücret dengesizliğine dönüştüğü ilk bakışta göze çarpmaktadır. Bu yazımızda bu konuyu açıklamaya çalışacağız.
Yenişafak Gazetesi köşe yazarlarından Ahmet Ünlü, bugünkü köşesinde ‘kamu kurumları arasındaki ücret dengesizliğinin yeniden ortaya çıktığını’ açıklayan bir yazı yazdı.
Ünlü yazısında:
Ücretlerde tekrar 666 sayılı KHK öncesine dönülüyor
2/11/2011 tarihli ve 28103 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde kamu görevlilerinin mali haklarına ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılmış ve kurumlar arasındaki ücret dengesizliği büyük oranda sona erdirilmişti. Yani aynı unvana aynı ücret ödemesi geçiş süreci ile yürürlüğe sokulmuştu.
Zaman içerisinde toplu sözleşmelerle aynı unvana aynı ücret uygulamasının her toplu sözleşme döneminde ek ödemede, fazla çalışmada, özel hizmet tazminatında veya sosyal denge tazminatında yapılan artışlarla ortadan kalkmaya başladığına ve 666 sayılı KHK öncesine tekrar dönmeye başlandığına şahit oluyoruz. Özellikle hizmet kollarına yönelik toplu sözleşme metinlerine konulan ve sadece o hizmet kolunda ve bazı kamu kurumlarında çalışanlara yönelik mali düzenlemeler, mali sistemde gedik açılmasına ve kurumlar arasındaki ücret dengesizliğinin tekrar oluşmaya başlamasına sebep olduğunu görüyoruz.
Özetlemek gerekirse, kimi kurumlarda çalışanların ek ödeme oranlarına, kimi kurumların özel hizmet tazminat oranlarına, kimilerinin fazla çalışmalarına veya zam oranlarına ilave artışlar yapılarak kamu personeline yapılan mali ödemelerde ciddi orantısızlıklar veya adaletsizlikler ortaya çıkmaya başlamıştır. Hizmet kollarının etkinliğine göre bazı kurum çalışanlarının mali ödemeleri arttırılırsa bu işin sonucunun nereye gideceğini tahmin etmek hiç de zor değildir.
Elbette kamu personelinin hak ettiği mali haklar verilmelidir ama bir kurumda çalışanlara verilip de başka bir kurumdakilere verilmezse kurumlar arasındaki mali makas artacak ve bir süre sonra da kurumlar arası geçiş talepleri 666 sayılı KHK öncesinde olduğu gibi tekrar gündeme gelecektir.
Toplu sözleşme ikramiyesinden yüzbinlerce personel yararlanamayacak
2022 ve 2023 yıllarını kapsayan toplu sözleşmelerinde en dikkat çeken maddelerinden birisi sendika üyelerine verilen toplu sözleşme ikramiyesi oldu. Bu artışta ücret adaletsizliği oluşturan başka bir unsurdur. 750* maaş katsayısı üzerinden 135 TL olarak verilen bu ödeme 2022 Ocak ayında 2119 gösterge rakamının maaş katsayısı ile çarpımından oluşacak tutar olan 400 TL olarak verilecektir. Toplu sözleşme ikramiyesi 2022 Temmuz’da 428 TL; 2023 Ocak’ta 462 TL ve 2023 Temmuz’da ise 489 TL olacaktır. Enflasyon farkı dikkate alındığında bu rakamlar daha da artacaktır.
Bu tutarı her sendika üyesi olan kamu görevlisi de alamayacaktır. Toplu sözleşmeye göre, kamu görevlisi sendikasının kurulu olduğu hizmet kolundaki sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az %1’inden fazla sendika üyesi kaydeden sendikalara üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine bu ödeme yapılabilecektir. Bu nedenle birçok kamu görevlisinin bu ödemeden yararlanması mümkün olamayacaktır.
Ayrıca toplu sözleşme ikramiyesi sadece sendika üyelerine verilebilecek olup 4688 sayılı Kanun uyarınca yüzbinlerce kamu personelinin sendikalara üye olmaları yasaklandığı için bunlar da bu ödemeden yararlanamayacaktır.
Emniyet ve askeri personel ile infaz koruma memurları bu ödemeden yararlanamayacakların başında gelmektedir. Toplu sözleşmede bu yönde açık bir hüküm yer almadığı için, üye olmaları yasaklanmış kamu personeli toplu sözleşme ikramiyesini alamayacaktır. Bu durumun adil olmadığını söylemek gerekiyor.
Sendikalara üye olamadığı için toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanamayacakları 11 başlıkta şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Silahlı Kuvvetler mensupları.
2- Bu kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşların merkezi denetim elemanları.
3- Emniyet hizmetleri sınıfı.
4- Ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri.
5- Milli İstihbarat Teşkilatı mensupları.
6- Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda görevli subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve sözleşmeli erler.
7- Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında, bağlı kurullarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı ile İletişim Başkanlığı hariç olmak üzere bağlı kuruluşlarında, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde çalışan kamu görevlileri.
8- Yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, hakimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar.
9- Bakanlar, bakan yardımcıları, bu Kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşların başkanları, genel müdürleri, daire başkanları ve bunların yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri, merkez teşkilatlarının denetim birimleri yöneticileri ve kurul başkanları, hukuk müşavirleri, bölge, il ve ilçe teşkilatlarının en üst amirleri ile bunlara eşit veya daha üst düzeyde olan kamu görevlileri, belediye başkanları ve yardımcıları.
10- Yükseköğretim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri, üniversite ve yüksek teknoloji enstitüsü rektörleri, fakülte dekanları, enstitü ve yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları.
11- Mülki idare amirleri.
Görüleceği üzere bu düzleme dahi kurumlar arası ücret adaletsizliğini arttırmaya yetecektir. Halbuki işçi sendikacılığında sendika üyesi olamayan kapsam dışı personel sendika üyeleri gibi toplu sözleşme hakkından faydalanmaktadır.
Toplu sözleşme yürürlüğe girmeden tebliğ çıkarılması faydalı olacaktır
Toplu sözleşmenin 1.1.2022 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği dikkate alınarak uygulayıcıları rahatlatmak ve oluşacak tereddütleri ortadan kaldırmak için uygulama tebliği çıkarılmasında fayda olacaktır. Bu düzenleme sayesinde kurumların yanlış anlama ve uygulamalarının önüne geçilmiş olacaktır.
Maalesef kamu kurumları, personel konularında tereddüt ettiği konuları nasıl çözeceğini bilemez hale gelmiştir. Devlet Personel Başkanlığının kaldırılmasından sonra birçok konu çözümsüzlüğe itilmiştir.
Sonuç olarak oluşabilecek sorunları çözmek için tebliğ çıkarılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Daha önce bu tür tebliğleri Hazine ve Maliye Bakanlığı yayınlayarak oluşan tereddütler gideriliyordu. Ümit ederiz ki bu konuda çözüm üretecek bir kurum vardır.
Kaynak: Yeni Şafak
BENZER HABERLER